İçeriğe atla

Gotik mimari

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Gotik mimari
Üst: İngiltere’de Wells Katedrali’nin batı cephesi (1225–1240); Orta: Paris’te Sainte-Chapelle'in iç vitrayları (1238–1248); Alt: Rouen Katedrali’nin alınlığı (15. yüzyıl)
Etkin yıllar12. yüzyılın sonları ile 16. yüzyıl arası
KonumKatolik Avrupa ve Batı Asya
EtkiledikleriNeogotik mimari
EtkilendikleriRomanesk mimari, Bizans mimarisi ve muhtemelen Ermeni mimarisi

Gotik mimari, Avrupa'da 12. yüzyıl sonlarından 16. yüzyıla kadar, Yüksek ve Geç Orta Çağ dönemlerinde yaygın olan; bazı bölgelerde 17. ve 18. yüzyıllara kadar devam eden bir mimari üsluptur. Romanesk mimariden evrilmiş olup yerini Rönesans mimarisine bırakmıştır. Kökeni Kuzey Fransa'nın Île-de-France ve Picardie bölgelerine dayanır. Dönemin bazı kaynaklarında opus Francigenum (Latince: Fransız işi) olarak anılmış, ”Gotik” terimi ise ilk defa, klasik dönem mimarisini canlandırmak isteyenlerin eleştirisi olarak geç Rönesans döneminde aşağılayıcı bir anlamla kullanılmıştır.

Gotik mimarinin belirleyici tasarım öğesi üst kısımlarda bulunan sivri kemerlerdir. Sivri kemerin kullanımı, kaburgalı tonozun ve uçan payandaların geliştirilmesine yol açmış; bunlar ayrıntılı taş kafeslemeler ve vitray pencerelerle birleşmiştir.

Paris yakınlarındaki Saint-Denis Bazilikası 1140-1144 yılları arasında yeniden inşa edilmiş; bu çalışma, geliştirilen Gotik mimari öğelerini ilk kez bir araya getirerek, vitray pencereler aracılığıyla iletilen ışığın yarattığı etkiyi ve dikeyliği vurgulayan yeni bir mimari üslubun ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Gotik üslup en çok Hristiyan kilise mimarisinde (katedraller, kiliseler, manastırlar ve cemaat kiliselerinde) görülür. Bunun yanında çok sayıda kale, saray, belediye binası, lonca evi, üniversite ve günümüzde daha az olmakla birlikte bazı konut yapılarında da uygulanmıştır. Ortaçağ Gotik mimarisinin en seçkin örneklerinin çoğu UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak listelenmiştir.

İtalya'da 15. yüzyıl ortalarında Rönesans mimarisinin gelişmesiyle Gotik üslup yerini bu yeni akıma bıraksa da, özellikle İngiltere ve günümüzde Belçika olan bölgelerde Gotik mimari 16. yüzyıla dek gelişmeye devam etmiştir. 18. yüzyıl ortalarında İngiltere'de başlayan Neo-Gotik akımı 19. yüzyıl Avrupa'sına yayılmış ve özellikle kilise ile üniversite binalarında 20. yüzyıla kadar etkisini sürdürmüştür.

Orta Çağ’daki çağdaşları bu üslubu Latince opus Francigenum (”Fransız işi” veya ”Frank işi”), opus modernum (”modern iş”) ya da novum opus (”yeni iş”) olarak adlandırıyordu. İtalyanca konuşanlar ise maniera tedesca (”Alman tarzı”) ifadesini kullanabiliyordu.[1]

“Gotik mimari” terimi başlangıçta aşağılama amacıyla kullanılmaktaydı. İlk olarak Rönesans sanat tarihçisi Giorgio Vasari, En Mükemmel Ressamların, Heykeltıraşların ve Mimarların Yaşamları adlı eserinde bugün Gotik tarzı olarak bilinen mimariyi “barbar Alman üslubu” olarak nitelendirmiş ve bu mimari özellikleri, Roma’yı ele geçirdikten sonra antik yapıları yıkarak kendi tarzlarında yeni yapılar inşa eden Gotlara bağlamıştır.[2] Vasari’nin döneminde İtalya’da, Rönesans’ın yeniden canlandırdığı Vitruvius’a dayalı klasik sütun düzenleri ve klasik mimari yüzyıldır kullanılmaktaydı. Bu durum, yeni bir mimari Altın Çağ’a işaret olarak görülüyordu. Dolayısıyla Gotik tarz, klasik mimarinin karşıtı olarak ilerlemenin ve inceliğin yok edilmesiyle ilişkilendirilmişti. Klasik mimarinin Gotik’ten üstün olduğu görüşü uzun süre yaygınlığını korudu. 16. yüzyılda François Rabelais de Vasari’nin görüşlerini yinelemiş ve mimari için ”Gotz” ile ”Ostrogotz” ifadelerini kullanmıştır.[3]

İngiliz mimar Christopher Wren, sivri kemerli yapılar için kullanılan “Gotik” terimine karşı çıkmıştır.[4] Bu mimariyi, ”Sarazen üslubu” dediği İslam mimarisiyle karşılaştırdı ve sivri kemerin Gotlardan değil, İslam mimarisinin Altın Çağı’ndan batı mimarisine geçtiğini savundu. Wren, Gotik tarzın Avrupalılardan değil, ”Sarazenler”den kaynaklandığı fikrini yaygınlaştıran ilk kişiydi. ”Sarazen” terimi o dönemde Araplar ve Berberiler dahil tüm Müslümanları tanımlamak için kullanılıyordu. Wren yazılarında Avrupa’nın İslam mimarisine olan borcunu defalarca dile getirmiş ve Gotik mimariyi toplumun değişimine paralel gelişen ve Vasari'nin aksine, kendi başına meşru bir mimari üslup olarak değerlendirmiştir.[5]

Wren Gotik mimarinin yapım tekniklerini beğenmese de Sarazenlerin tonoz sistemleri ve sivri kemer kullanımlarını övmüştür.[6] Ona göre Gotik üslubun ortaya çıkışı, Haçlı Seferleri sırasında Avrupalıların Sarazen (İslam) mimarisini görmesi ve bunu Batı’da uygulamaya başlamasıyla gerçekleşmişti. Ancak bu görüş sonralarında, Avrupa’daki en erken sivri kemer örneklerinin Birinci Haçlı Seferi’nden (1096–1099) önceye tarihlenmesi nedeniyle geçerliliğini yitirmiştir.[7] Buna rağmen bazı araştırmacılar Gotik mimarinin Avrupa’ya başka yollarla, örneğin İspanya veya Sicilya üzerinden Müslümanlardan etkilenerek girmiş olabileceğini, Endülüs etkisinin tüccarlar, seyyahlar ve hacılar aracılığıyla Gotik mimarinin gelişimini kolaylaştırmış olabileceğini öne sürmüştür.[8]

19. yüzyılda Notes and Queries dergisinde yayımlanan bir yazıda da “Gotik” teriminin baştan itibaren aşağılayıcı anlamla kullanıldığını ve yanlış bir adlandırma olduğu belirtilmiştir. Geç Antik Çağ’daki yuvarlak kemer üslubuyla, Ostrogot Krallığı dönemindeki üslup, Orta Çağ’ın sonlarındaki sivri kemerli yapılardan farklıydı. ”Gotik” adı, klasik mimariyi yeniden canlandırmak isteyenlerce küçümseyici biçimde kullanılmıştır. Christopher Wren gibi pek çok isim de bu üslubu barbarlıkla özdeşleştirmiştir. Oysa Gotik adı verilen sivri kemerli üslup, Lombard, Bizans ya da Romanesk gibi dairesel kemerli tarzlardan sonra ortaya çıkmış ve onlardan farklı bir gelişim göstermiştir.

Etkilendiği mimari akımlar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Gotik mimari, kendisinden önceki Romanesk üsluptan, Avrupa şehirlerinin artan nüfusu ve zenginliğinden, ayrıca yerel görkemi vurgulama isteğinden etkilenmiştir. Kapalı alanlara daha fazla ışık girmesini öngören teolojik yaklaşımlar sonucunda tonoz ve payanda teknolojisindeki gelişmeler, yapıların daha yüksek ve pencerelerin daha geniş olmasını sağlamıştır. Chartres ve Canterbury katedralleri gibi birçok büyük kilisenin, giderek artan hacı sayısını karşılamakta zorlanması da bu gelişimi hızlandırmıştır. Gotik üslup, önceki mimari üsluplardan da pek çok yöntemi uyarlamıştır.[9]

Charles Texier ve Josef Strzygowski, Ani’deki Orta Çağ kiliseleri üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda en eski Gotik kemerlerin Ermeni kilise merkezi Eçmiyazin Katedrali, Aziz Hripsime Kilisesi ve Ani Katedrali'nde bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Bununla birlikte, Gotik mimariye etki ettiği öne sürülen İslam ve Ermeni mimarisine ait birçok unsur aslında öncül Geç Roma ve Bizans yapılarında da görülmektedir.[10] Bu mimari stilin en yaygın belirteçleri sivri kemer ve uçan payandalardır. Ayrıca sütun başlıkları da Gotik tarzın öncülleri sayılır, klasik Yunan ve Roma standartlarından ayrılarak yılanvari çizgiler ve doğalcı biçimlerle özgün bir nitelik kazanmıştır.

Gotik mimari, Geç Orta Çağ’da başlıca sanatsal ifade biçimlerinden biri hâline gelmiştir. Gotik mimari, 12. yüzyılın başlarında Kuzeybatı Fransa ve İngiltere’de ortaya çıkmış ve 13. yüzyılda Latin Avrupa’nın genelinde yayılmıştır. 1300 yılı civarında Gotik mimaride ortak tasarım öğeleri ve biçimsel dil ile ilk “Uluslararası Üslup” gelişmiştir. 1400 civarında ise İngiltere ve Orta Avrupa’daki yeniliklerle birlikte ikinci bir “Uluslararası Üslup” ortaya çıkmış ve bu dönemde hem Perpendicular (dikey) hem de Flamboyant (süslü) üslupları gelişmiştir. Genellikle bu tipolojik dönemler şöyle sınıflandırılır:

  • 1130–1240: Erken ve Yüksek dönem Gotik ile Erken İngiliz Gotik
  • 1240–1350: Rayonnant ve Dekore Üslup
  • 1350–1500: Geç Gotik: Flamboyant ve Perpendicular
  • 16.–18. yüzyıl: Gotik sonrası (Post-Gotik)
Erken Gotik üslubu ile inşa edilen Notre Dame Katedrali, 2017

Norman mimarisi, Manş Denizi'nin her iki tarafında, Erken Gotik’e doğru paralel bir şekilde gelişti. Tonoz gibi Gotik özellikler 11. yüzyılda İngiltere, Sicilya ve Normandiya’da ortaya çıkmıştır.[11] Erken Gotik dönemi, 12. yüzyıl ortalarında Fransa’nın Île-de-France bölgesinde ortaya çıkmış, yaklaşık 13. yüzyılın başlarına kadar süren bir evredir. Erken Gotik'in ilk örnekleri Saint-Denis Bazilikası ve Sens Katedralleri olarak kabul edilmektedir. Bu yapılarda sivri kemer, kaburgalı tonoz ve uçan payanda gibi temel öğeler ilk kez sistemli biçimde yapılarda bir arada kullanılmıştır.[11]

Başrahip Suger’in Saint-Denis’te uyguladığı geniş pencereler ve Gotik mimarinin en büyük belirteçlerinden gül pencere stili, yapının daha aydınlık bir iç mekâna kavuşmasını sağlamış, kendinden sonraki Gotik kiliselere örnek olmuştur. Ardından Notre-Dame Katedrali ve Laon Katedralleri, duvarları ince uçan payandalarıyla dönemin en etkili yapıları olmuştur.[12]

12. yüzyılın sonlarına doğru Gotik üslup, Fransa’dan İngiltere’ye geçerek yeni bir kimlik kazanmıştır. İngiltere’de, Norman mimari geleneğinin mirasıyla birleşen Gotik mimari yatay eksene daha fazla ağırlık veren ve daha ölçülü, dengeli oranlar benimseyen bir karaktere yönelmiştir. Erken İngiliz Gotik üslubunun en erken örneklerinden biri,1174'de yandıktan sonra Sens Katedrali’nden esinlenilerek yeniden inşa edilen Canterbury Katedrali'dir.[11]

St. Paul Katedrali'nin içindeki Gotik süslemeler

Yüksek Gotik üslubu kısa sürmesine rağmen Gotik üslubun en önemli eserlerinin üretildiği dönem olarak kabul edilmektedir. Bu dönemin ilk örneği, Paris’in güneyindeki önemli bir hac merkezi olan Chartres Katedrali’dir. 1194’te eski Romanesk üsluptaki yapı bir yangında büyük ölçüde yıkılmış, ancak kısa süre içinde yeni Gotik üslubuyla yeniden inşa edilmiştir. Yapı m sürecine Fransa Kralı II. Philippe, Papa III. Celestine, yerel soylular, tüccarlar, zanaatkârlar ve İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard katkıda bulunmuştur.[12]

Mimarlar, önceki Gotik yapılarındaki yükseklik düzenini sadeleştirmiş, ara galeri katını kaldırmış ve üst duvarları desteklemek için uçan payandaları kullanmıştır. Duvarlar büyük ölçüde vitraylarla bezenmiş olup, çoğunluğu Meryem'in yaşam öyküsünü anlatırken, pencerelerin yan panellerinde bu pencereleri bağışlayan loncaların meslekleri betimlenmiştir.[9]

Yüksek Gotik dönemi, yapılarda boyuna vurgunun güçlendiği, cephelerin daha dengeli ve simetrik olduğu, iç mekânlarda ise ışığın ve hacmin ön plana çıktığı bir mimari anlayışı temsil eder. Chartres başta olmak üzere Reims ve Amiens katedralleri, bu üslubun en etkileyici örnekleri arasında sayılır.[12]

Rayonnant ve Decorated Stil

[değiştir | kaynağı değiştir]

13. yüzyılın ortalarından itibaren Gotik mimari, yapısal yenilikten çok süslemeye ve ışık oyunlarına odaklanan bir evreye girmiştir. Fransa’da Rayonnant üslup, ince taş işçiliği ve özellikle gül pencerelerde görülen ışık oyunlarıyla öne çıkmıştır. Paris’teki Sainte-Chapelle, bu dönemin en karakteristik yapılarındandır.[13]

İngiltere’de aynı dönemde gelişen Decorated stil, ayrıntılı taş oymacılığı, karmaşık pencere desenleri ve daha süslü cephe düzenleriyle dikkat çekmiştir. Bu dönemde yapılar, görkemli dış görünüşleri ve zengin bezemeleriyle Gotik’in en dekoratif evresini temsil eder.[14][11]

Geç Gotik: Flamboyant ve Perpendicular

[değiştir | kaynağı değiştir]
Perpendicular Gotik üslubunun örneklerinden Westminster Manastırı'nın önü, 2017

14. ve 15. yüzyıllarda Gotik mimari, Avrupa’da farklı üslup varyasyonlarına ayrılmıştır. Fransa’da gelişen Flamboyant stil, alev biçimli pencere desenleri ve yoğun taş süslemeleriyle tanınır ve hem katedral hem de büyük şehir kiliselerinde uygulanmıştır. Flamboyant üslup, tonoz kaburgalarının artırılması, ara ve dekoratif kaburgalar (tiercon ve lierne) ile çapraz tonoz kaburgalarıyla karakterizedir. Fransa’da pencere üzerinde sivri alınlık (arc-en-accolade) ve süslemeler yaygın olarak kullanılmıştır.[15]

İngiltere’de ise Decorated Gotik süslemeleri, 1320’lerden itibaren Perpendicular stil ile yer değiştirmiştir. Bu üslup, dikey ve ortogonal pencere taş işçiliği ile fan-tonozları bir araya getirmiştir. Fan-tonozlar, Westminster Manastırı'nın şapelleri ve Cambridge’deki King’s College Şapeli ile gelişimini tamamlamıştır. Bu eserler aynı zamanda Perpendicular üslubun en belirgin örnekleridir.[16][13]

Gerileme ve Geçiş dönemi

[değiştir | kaynağı değiştir]

15. yüzyıl ortalarından itibaren Gotik üslup Avrupa’da yavaş yavaş önemini yitirmiştir. İtalya’da Gotik hiç popüler olmamış, antik Roma kalıntılarından esinlenen mimarlar klasik formlara dönmüştür. Floransa Katedrali’nin kubbesi mimar Filippo Brunelleschi tarafından Pantheon örnek alınarak inşa edilmiş, ancak yapımında Gotik tonoz tekniklerinden de yararlanılmıştır. 16. yüzyılda İtalya’dan yayılan Rönesans mimarisi Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde etkili olmuş, mimari tarih yazımında ise Gotik stil eski, çirkin ve barbar olarak nitelendirilmiştir. Bu dönemde mimari dönemi tanımlarken “Gotik” terimi hakaret amaçlı kullanılmıştır.[9]

XII. Louis, İtalya seferleri sırasında ülkesine bazı Rönesans sanat eserleri ve mimarlar getirmiş, Chillon, Blois, Chambord Şatoları ve Fontainebleau Sarayı gibi yapılarla Rönesans etkisi Fransa'da yayılmıştır. Ancak geçiş döneminin başlarında Paris’te ve Almanya’da yeni Gotik kiliseler inşa edilmeye devam edilmiştir.[9] Bu yapılardan bazılarına Rönesans süslemeleri eklenmiş, böylece Gotik-Rönesans hibrit yapılar oluşmuştur.[17]

İngiltere’de ise kıta Avrupa’sındaki gelişmeler sınırlı etkide olmuş, Avrupa'da yayılan klasik üslup ancak 16. yüzyıl ortalarında Burghley Evi ile görünmeye başlamıştır. Gotik yapı geleneği ise özellikle üniversite (Oxford ve Cambridge) ve kilise binalarında 17. ve 18. yüzyıllarda dahi sürdürülmüştür. 18. yüzyıldan itibaren Gothic Revival akımı ile özellikle Perpendicular üslup yeniden canlanmış ve 19. yüzyıla kadar etkili olmuştur.[13][18]

Gotik yeniden canlanması

[değiştir | kaynağı değiştir]
Neo-Gotik üslupla inşa edilen Macaristan Parlamento Binası

İngiltere’de, 19. yüzyılın ikinci çeyreğinde ortaya çıkan Protestan ayinlerinde de Katolik ayinleri gibi şatafat olmasını savunan ”yüksek kilise” ya da Anglo-Katolik fikirlerin canlanışıyla bağlantılı Oxford Hareketi ve diğer düşünürlerin ortaya koyduğu felsefeye kısmen bir karşılık olarak, neo-Gotik üslup dini, sivil ve kurumsal mimaride tercih edilen tarz olarak dönemin etkili çevrelerince teşvik edilmeye başlandı. 1837’den sonra Britanya’da bazen ”Viktoryen Gotik” olarak da adlandırılan Neo-Gotik'in yaygınlığı, zamanla yalnızca ”yüksek kilise” değil, ”alçak kilise” taraftarlarını da kapsayacak şekilde genişledi. 1855-1885 yılları arasındaki bu daha geniş kabul gören döneme Britanya’da Geç Viktoryen Gotik adı verilir.[19]

Londra’daki Westminster Sarayı, erken Neo-Gotik mimarinin önde gelen isimlerinden Augustus Welby Pugin’in iç mekân tasarımlarıyla Charles Barry tarafından yapılmış olup, 19. yüzyılın ikinci çeyreğine ait bir Neo-Gotik örneği teşkil etmektedir. Geç Viktoryen Gotik dönemi örnekleri arasında, George Gilbert Scott’un Londra’daki Albert Anıtı tasarımı ile William Butterfield’ın Oxford’daki Keble Kolej Şapeli yer alır.

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Britanya’da neo-Gotik, yalnızca dini ve resmi yapılar için değil, başka bina türlerinde de sıkça kullanılmaya başlandı. Gotik ayrıntılar, hayırseverler tarafından finanse edilen işçi sınıfı konut projelerinde bile yer almaya başladı. Ancak yüksek maliyet gerektirmesi nedeniyle, orta ve üst sınıf konutlarına kıyasla çok daha seyrek kullanıldı. 20. yüzyıl ortalarında, antik anıtların restorasyonu ve bazı durumlarda değiştirilmesinde, ayrıca Köln Katedrali’nin nef kısmı, Paris’teki Sainte-Clotilde ve Budapeşte'deki Macaristan Parlamento Binası gibi neo-Gotik yapıların inşasında öne çıkmaktadır. Londra’daki Westminster Sarayı, New York’taki Trinity Kilisesi ve Aziz Patrick Katedrali Neo-Gotik mimarinin ünlü örnekleri arasındadır.[20]

Yapısal unsurlar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Gotik üslubun en belirleyici özelliği sivri kemerdir. Sivri kemer, Gotik dönemden önce de Batı Asya'da hem İslam öncesi mimaride hem de İslam mimarisinde yaygın şekilde kullanılmıştır.[21] Ancak Gotik mimaride hem yapısal hem de dekoratif bir unsur olarak sistemli ve baskın biçimde uygulanmış, yapıya dikeylik kazandıracak şekilde yukarıya doğru yükselen bir etki yaratmıştır. Gotik yapılarda neflerin üzerini örten kaburgalı tonozlarda, kemerlerde, pencerelerde, kapı açıklıklarında ve özellikle geç dönem Gotik cephe süslemelerinde sivri kemerler temel öğe haline gelmiştir.[22][23]

Erken örnekleri, uzun ve dar biçimli, ucu sivri kargı pencerelerdir.[24] 12. yüzyılda görülen sivri kargı pencereler döneminde, henüz pencere içlerini süsleyen işçilik (tracery) gelişmemişti. Buna rağmen uzun ve dar sivri pencereler Gotik mimarinin en ayırt edici özelliklerinden biri haline gelmişti. Geç dönem Flamboyant üslupta ise sivri kemerler yoğun süslemelerle birlikte yapılmıştı. Örneğin kapıların üzerindeki sivri alınlıkların tepesine fleuron adı verilen kabartma süsler ve yanlara konulan ince kulecikler eklenmiştir. Ayrıca kemer yüzeylerinde chou-frisés adı verilen küçük lahana biçimli süsler kullanılmıştır.[25]

Gül pencereler

[değiştir | kaynağı değiştir]

Gotik mimaride gül pencereler, genellikle batı cephesinde ya da transept üzerinde yer alan, büyük ve dairesel vitray pencerelerdir. İlk örnekleri Romanesk dönemde basit daire açıklıklar halinde görülmüş, ancak Gotik’te hem çap olarak büyümüş hem de karmaşık taş süslemeler ile bezenmiştir.

12. yüzyılın sonlarından itibaren özellikle Fransa’daki Chartres, Reims ve Amiens katedrallerinde gül pencereler büyük boyutlara ulaşmış, merkezi bir daire etrafında düzenlenen ışınsal motiflerle Tanrı’nın sonsuzluğunu ve göksel düzeni simgeleyen görsel sembollere dönüşmüştür. Vitraylarda çoğunlukla Meryem Ana, Mesih ya da kutsal figürler merkezde yer alır. Çevresindeki camlarda peygamberler, azizler ve İncil anlatıları işlenirdi.

Gül pencereler, Gotik mimarinin ”ışık” vurgusunu en güçlü biçimde yansıtan öğelerden biridir. Geniş yüzeyi sayesinde hem iç mekânı renkli ışıkla doldurur hem de cephenin dış görünümüne dengeli bir kompozisyon katar. Yüksek Gotik ve Rayonnant üslupta taş örgü (tracery) gittikçe incelerek pencerelerin daha da büyümesine olanak tanımış, bu da katedrallerin en ayırt edici görsel etkilerinden biri olmuştur.[26]


Kaburgalı tonozlar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Gotik mimarinin yüksekliğe ulaşmasını ve geniş pencerelere sahip olmasını sağlayan en temel öğelerden biri kaburgalı tonozdur. Roma ve Romanesk yapılardaki yarım daire biçimli beşik tonozlardan farklı olarak, Gotik tonozlarda yük, çapraz kesişen kaburgalara yönlendirilir. Bu kaburgalar, ağırlığı kolonlara ve ince sütuncelere aktarırken, tonoz aralarındaki boşluklar daha hafif taş panellerle doldurulmuştur. Dışa yönelen yatay eğim ise payandalar ve özellikle uçan payandalarla karşılanmıştır. Böylece kalın Romanesk duvarlarına gerek kalmamış, duvarlar yükseltilerek vitray pencerelerle doldurulabilmiştir.[27]

İlk Gotik kaburgalı tonozlar altı bölmeli olarak Sens Katedrali ve Notre-Dame'da uygulanmıştır. Bu tip tonozlar inşası zor sistemlerdi ve yapıda farklı destekler de gerektiriyordu. Daha sonra dört bölmeli tonozlar geliştirilmiş ve yükün her bir ayak üzerine eşit biçimde aktarılması sağlanmıştır. Chartres, Amiens ve Reims katedralleri bu yöntemin en etkileyici örnekleridir.

13. ve 15. yüzyıllarda özellikle İngiltere’de kaburgalı tonozlarda yeni süslemeli türler ortaya çıkmıştır. Lincoln Katedrali’nde tierceron adı verilen ek kaburgalar, Bristol ve Bremen’de ağ biçimli düzenlemeler, Westminster Sarayı’nda yıldız tonozlar, Gloucester Katedrali’nde fan-tonozlar geliştirilmiştir. Prag’daki Vladislav Salonu’nda ise kaburgalar birbirine dolanarak “Rokoko Gotik” olarak adlandırılan fantezi biçimler oluşturmuştur.[28]

Sütunlar ve payeler

[değiştir | kaynağı değiştir]

Gotik mimaride tonoz sistemine uyumlu olacak biçimde çeşitlenmiştir. Erken Gotik’te sütun ve paye düzeni tonozun bölümlenmesine bağlı olarak değişirken, dört bölmeli tonozların yaygınlaşmasıyla daha sade düzenlemeler tercih edilmiştir. Yüksek Gotik dönemde ise küme sütunlar ortaya çıkmıştır. Merkezi çekirdek etrafına ince kolonetlerin eklenmesiyle elde edilen bu görünüm, yapının dikey vurgusunu artırmıştır. İngiltere’de Purbeck mermerinden yapılan koyu renkli kolonlar ve yaprak başlıklar, Fransa’da ise quadrilobe biçimli varyantlar dikkat çekmiştir.[9][27]

Uçan payandalar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Gotik mimarinin ayırt edici bir diğer unsuru uçan payandalardır. Yapının dışında yer alan yarım kemer biçimli bu destekler, tonozların ve çatının yanlara ittiği ağırlığı, yapıdan biraz uzağa yerleştirilmiş ağır taş sütunlara aktarır. Bu sayede yapılar hem daha yüksek inşa edilebilmiş hem de duvarlarda daha geniş pencere açıklıkları açılabilmiştir.[29]

Zamanla uçan payandalar birden fazla seviyeli hâle gelmiş ve üzerlerine ağırlık artırıcı pinnacle adı verilen kulecikler eklenmiştir. Ayrıca yağmur suyunu çatılardan uzaklaştırmak için kurşun oluklar bu payandaların içine gizlenmiş, sular grotesk taş heykeller olan gargoyle’lerin ağızlarından dışarı akıtılmıştır. Reims ve Köln katedrallerinde payandalar heykellerle süslenerek görsel açıdan da yapının önemli bir parçası hâline gelmiştir.[27]

Kuleler ve sivri çatı kuleleri (spire)

[değiştir | kaynağı değiştir]

Gotik katedrallerde kuleler ve sivri uçlu kuleler (spire, flèche) hem dini hem de sembolik açıdan önemlidir. Şehir siluetinde yükselerek göğe yönelişi simgeler ve çan kuleleri olarak işlev görürler. Çanlar, zamanın duyurulmasında, dini törenlerin çağrısında, yangın ve saldırı uyarılarında, hatta kraliyet zaferlerinin kutlanmasında kullanılmıştır.[30]

Kuleler genellikle inşaatın en son aşamasında yapılır. Bu nedenle birçok yapıda kuleler tamamlanmamış ya da farklı dönem stillerinde inşa edilmiştir.[28] Örneğin Chartres Katedrali’nin güney kulesi Erken Gotik, kuzey kulesi ise Flamboyant üsluptadır. Laon Katedrali’nin kulelerinde taş öküz heykelleri yer almakta olup, bu heykellerin inşaatta taş taşıyan hayvanlara övgü niteliğinde olduğu rivayet edilir.[31]

İngiltere’de çoğunlukla transept ile nefin kesişiminde devasa merkezi kuleler yapılmıştır. Salisbury Katedrali’nin 1320’de tamamlanan kulesi başarılı bir erken örnek teşkil etmektedir çünkü kule önceden inşa edilmiş kilisenin sütunları üzerine yapılmıştır. Ancak bazen bu kuleler yapıya aşırı yük bindirmiş, Wells Katedrali gibi örneklerde ek destek kemerleri inşa edilmiştir.[32]

Orta Avrupa’da Köln, Ulm ve Freiburg katedrallerinde kuleler yoğun süslemelerle bezenmiş ve açık işçilikli taş spire’larla taçlandırılmıştır. İspanya’da Burgos Katedrali’nin kuleleri, Kuzey Avrupa tarzında, zengin süslemelerle inşa edilmiştir. İtalya’da ise kuleler çoğunlukla ayrı çan kuleleri (campanile) şeklinde yapılmıştır. Pisa Kulesi ve Giotto’nun Floransa’daki Campanile’si en bilinen örneklerdendir.[32]

Tracery (taş oymalı pencere süslemesi)

[değiştir | kaynağı değiştir]

Gotik pencerelerde taş çubuklar kullanılarak açıklıkların bölünmesiyle elde edilen taş örgü (tracery), hem yapısal hem de dekoratif bir çözümdür. Erken Gotik dönemde pencereler çoğunlukla sivri kargı biçimliydi. İlk aşamada plaka taş oyma kullanılmış, yani ince taş yüzeylere açılan çoklu pencere açıklıkları uygulanmıştır.[33]

Daha sonra çubuk taş oyma ortaya çıkmış ve bu sayede çok daha geniş ve karmaşık pencere düzenleri yapılabilmiştir. Reims Katedrali, bunun öncü örneklerindendir.[32] Rayonnant üslupta özellikle gül pencerelerde ışık, merkezden dışa doğru yayılacak biçimde düzenlenmiştir.[33] Strasbourg Katedrali ve Notre-Dame Katedralinin batı cephesi, bu anlayışın simgesidir.

Sonraki dönemlerde geometrik ve ağsı (reticulated) desenler, eğrisel (curvilinear) formlar ve Flamboyant taş oyma desenleri gelişmiştir. İngiltere’de ise 14. yüzyıl sonlarından itibaren Perpendicular üslupta dikey ve yatay çizgilerden oluşan panel taş oyma tercih edilmiştir. King’s College Şapeli bu anlayışın en ileri örneklerinden biridir.

Taş oymalı pencere süslemesi yalnızca pencerelerde değil, cephelerde, iç mekân duvarlarında ve vitray süslemelerin tekrarında da uygulanmıştır. Strasbourg Katedrali’nin batı cephesi, taş örgülerin vitraylarla bütünleştiği bir örnektir.[34]

  1. ^ opus Francigenum (İngilizce), Oxford University Press, 1 Ocak 2010, doi:10.1093/acref/9780198662624.001.0001/acref-9780198662624-e-432119 Ağustos 2025 
  2. ^ Vasari, Giorgio; Maclehose, Louisa S.; Brown, G. Baldwin (Gerard Baldwin) (1907). Vasari on technique; being the introduction to the three arts of design, architecture, sculpture and painting, prefixed to the Lives of the most excellent painters, sculptors and architects. Harold B. Lee Library. London : J. M. Dent & co. 
  3. ^ "Gothic Architecture" (İngilizce). Loyola's Collegiate. 11 Ağustos 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ağustos 2025. 
  4. ^ "Wren Society [Editor]; Wren, Christopher [Oth.]: The ... volume of the Wren Society (Band 14): Engravings of St. Paul's Cathedral and part II of the building accounts for the years 1685 - 95 (Oxford, 1937)". digi.ub.uni-heidelberg.de. Erişim tarihi: 19 Ağustos 2025. 
  5. ^ "Gothic Legacies: Four Centuries of Tradition and Innovation in Art and Architecture - Cambridge Scholars Publishing". Cambridge Scholars Publishing (İngilizce). 12 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ağustos 2025. 
  6. ^ "Sir Christopher Wren". Westminster Abbey (İngilizce). 3 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ağustos 2025. 
  7. ^ Raquejo, Tonia (1986). "The 'Arab Cathedrals': Moorish Architecture as Seen by British Travellers". The Burlington Magazine. 128 (1001): 555-563. ISSN 0007-6287. 
  8. ^ Darke, Diana (9 Mayıs 2024). Stealing from the Saracens: How Islamic Architecture Shaped Europe (İngilizce). Oxford University Press. ISBN 978-1-911723-47-9. 
  9. ^ a b c d e Watkin, David (2005). A history of Western architecture. Internet Archive. London : Laurence King. ss. 126-131. ISBN 978-1-85669-459-9. 
  10. ^ "Flying Buttress and Pointed Arch in Byzantine Cyprus" (PDF). University of Pennsylvania – School of Arts & Sciences. Charles Anthony Stewart. 2 Eylül 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  11. ^ a b c d "Art and Architecture: Gothic", Marc Carel Schurr (İngilizce), Oxford University Press, 1 Ocak 2010, doi:10.1093/acref/9780198662624.001.0001/acref-9780198662624-e-054023 Ağustos 2025 
  12. ^ a b c McClendon, Charles (29 Mayıs 2019), Early Medieval Architecture in Western Europe, Oxford University Press23 Ağustos 2025 
  13. ^ a b c Curl, James Stevens; Wilson, Susan (21 Mayıs 2015), Gothic (İngilizce), Oxford University Press, doi:10.1093/acref/9780199674985.001.0001/acref-9780199674985-e-207223 Ağustos 2025 
  14. ^ Martindale, Andrew (1967). Gothic art from the twelfth to fifteenth centuries. Internet Archive. New York, F.A. Praeger. ISBN 978-0-19-519924-6. 
  15. ^ Renault, Christophe (2000). Les styles de l'architecture et du mobilier (Fransızca). Editions Jean-paul Gisserot. ISBN 978-2-87747-465-8. 
  16. ^ Curl, James Stevens; Wilson, Susan (21 Mayıs 2015), Perpendicular (İngilizce), Oxford University Press, doi:10.1093/acref/9780199674985.001.0001/acref-9780199674985-e-345123 Ağustos 2025 
  17. ^ Charon-Parent, Annie (2006), Volpilhac-Auger, Catherine (Ed.), L’Antiquité dans quelques bibliothèques d’architectes français du xviiie siècle, Métamorphoses du livre (Fransızca), ENS Éditions, ss. 159-17023 Ağustos 2025 
  18. ^ "Londonderry Cathedral". BBC. Bob Hunter. 6 Aralık 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2025. 
  19. ^ Hersey, George L. (1972). High Victorian Gothic; a study in associationism. Internet Archive. Baltimore: Johns Hopkins University Press. ISBN 978-0-8018-1285-9. 
  20. ^ Nast, Condé. "Amazing Gothic and Gothic Revival Architecture". Architectural Digest (İngilizce). 11 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Eylül 2025. 
  21. ^ Warren, John (1991). "Creswell's Use of the Theory of Dating by the Acuteness of the Pointed Arches in Early Muslim Architecture". Muqarnas. 8: 59. doi:10.2307/1523154. 
  22. ^ "Architectural Importance – Durham World Heritage Site". www.durhamworldheritagesite.com. 20 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2025. 
  23. ^ Serbat, Louis (1907). "L'architecture gothique en Angleterre, d'après l'ouvrage de M. Bond ; comparaison avec l'architecture gothique normande". Bulletin Monumental. 71 (1): 490-534. doi:10.3406/bulmo.1907.11429. ISSN 0007-473X. 
  24. ^ "lancet". www.oed.com (İngilizce). 3 Mayıs 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2025. 
  25. ^ Curl, James Stevens (2006), Lancet style (İngilizce), Oxford University Press, doi:10.1093/acref/9780198606789.001.0001/acref-9780198606789-e-25964 Eylül 2025 
  26. ^ Jantzen, Hans (21 Mart 1984). High Gothic: The Classic Cathedrals of Chartres, Reims, Amiens (İngilizce). Princeton University Press. ISBN 978-0-691-00372-6. 
  27. ^ a b c Ducher, Robert; Caruette, Claudine; Lepetit, Pierre, (Ed.) (1989). Caractéristique des styles. Éd. rev. et corr. Paris: Flammarion. ss. 40-51. ISBN 978-2-08-011539-3. 
  28. ^ a b Mignon, Olivier; Ronné, Hervé (2015). Architecture des cathédrales gothiques. Architecture et patrimoine. Rennes: Éditions "Ouest-France". ss. 9-28. ISBN 978-2-7373-6535-5. 
  29. ^ "Western architecture". Britannica (İngilizce). 14 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2025. 
  30. ^ "Spire". Britannica (İngilizce). 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2025. 
  31. ^ "Cathedrals 5: Laon - early gothic". Abelard. 28 Ocak 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2025. 
  32. ^ a b c Harvey, John (1974). Châteaux et Cathédrals-L'Art des Batisseurs, L'Encyclopedie de la Civilisation (in French). London: Thames and Hudson. s. 126-171
  33. ^ a b Curl, James Stevens; Wilson, Susan (21 Mayıs 2015), tracery (İngilizce), Oxford University Press, doi:10.1093/acref/9780199674985.001.0001/acref-9780199674985-e-47624 Eylül 2025 
  34. ^ "Tracery". Britannica (İngilizce). 5 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Eylül 2025. 

Konu hakkındaki eserler

[değiştir | kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar

[değiştir | kaynağı değiştir]